26 Ekim 2024 Cumartesi
Galatasaray-Eyüpspor: Detaylar ve İlk 11'ler
Beşiktaş, Çaykur Rizespor'u 4-0 Mağlup Ederek Üst Sıralarda İddiasını Sürdürdü
Nazım hikmet olmak.
HELE BİR DE OL DEDİ Mİ
Yatırım Karşılığı Vatandaşlık: 15 Milyar Dolar ve Tartışmalı Politika
Her söylence bir aldatı aslında yoksa hayat mıdır bir alıntı mahiyetinde çalıntı gölgelerin nezdinde değil umudun eşiğinde baş verirken sevgi ve yaşama sevinci…
Hırpani bir ruhtan ibaret olabilirim misal…
Ve de ihmal edilmişken benliğim:
Asası kırık bir düş ve güleç bir şarkı ve işte ruhumun söküklerinde saklı tuttuğum o yakarış:
Cengâver bir mevsim ölümsüz bir nazire hicvettiğim ise kendi öyküm kendi ömrüm dik başlı kalemimin izini sürdüğüm bir mimoza bir çöl çiçeği belki de aslında içimde yaşattığım Akdeniz iklimi, kara ikliminin karanlığında ve yağan debdebeli karın kıyısında büyüttüğüm bir erik ağacı ve işte mevsimsiz açan çiçeklerden ibaret iken hem içine sığındığım kale’ m bir de gizemin izini süren münferit hecelerin cıvıldadığı dimdik kalemimin göğsüne saplanmış o şarapnel parçasından yağan kanın izinde kardığım rengim kandığım matemin kaybolmakla iştigal ömrün de son hecesinde saklı kalburüstü hayallerim…
Sessizlik.
Huzur.
Mutlandığım kıyısında ömrün öykündüğüm tüm sözcüklerin gürül gürül sesinde kayıp bir minvalden bin bir yüreğe sektiğim kadar ilham perimin sevdasında boca ettiğim yalnızlığın doğasında saklı bir resim gibi…
Meftunu olduğum şu sözlük:
Hani, içimi deşen yokluk ve ansızın hâsıl olan bir varlık elbet inancın sesinde iman gücünün nezdinde İlahi Adalete olan inancımla tutamağım iken umut hayata ve tutunduğum onca dal kırılsa bile kırmadığım kadar kalemimi kıymadığım kadar kale duvarlarımda açan çiçeklere…
Öyküm birden başlamadı.
Binden geriye saydığım bir yaz akşamı.
Hicretin övüncü.
Yalnızlığın hörgücü.
Sığınağım ve sağanağım ve sarmalında hidayetin…
Göz ucumda değil gönlümün surunda açan çiçeklerin…
Koklamaya dahi kıyamadığım.
Kapıp da koyuverdiğim kadar kendimi.
Taş taşıyıp da kolum yorulmuşsa ne ki…
Aşkla andığım kadar hüznümün rahmetini.
Bir bilge ki sırdaşım.
Bir bilgi ki ulaşılası sırlarım.
Ve mihenk taşı ömrün.
Taşkınlık yapan cehaletin sürmanşet yenilgisi.
Tahayyül ettiğimden de öte imiş meğer hayat ve hayallerimin g/örüntüsünde tasarladığım bir mevzu filan da değil sadece.
Göğsümü gere gere sevdiğimi söylediğim en çok da intikal etmediği kadar kimi asalak beyinlere…
Beylik söylemler.
Bencileyin sevenler.
Beyhude olduğunu düşünen kimse hayallerimin ve işte bir ırgat gibi ve işte bir düş mevsimi baş veren şiir gibi umut gibi kapışan yerin göğün değil şerrine lanet okuduğum iblisin hiç değil b/aktığım kadar önüme peşim sıra gelen hayallerim ve yıldız kimliğimin kuyruğuna basanların değil Allah yolunda yaşanan doğruların ferinde bir neferim ben:
Allah izin versin yeter ki…
Yeter ki sönmesin ışığım ve İlahi Adaletin izinde…
Seyrelen zamanın saçları misali saniyelerin bir asra günlerin bir sırra tekabül ettiği…
Perdeli gözlerden uzak tutsun beni Rabbim ve kazadan beladan iftiradan da korusun yeter ki.
Annemin sesinde.
İki nefes arası öldürdüğüm nefsin nezdinde.
Umudun da kalesi iken yaşama sevincim ve yazma gayretim.
Ödün vermediğim kadar değerlerimden ödünç aldığım değil elbet yürek ve kelam ve kalem en çok da diklendiğim yalana en çok da hislendiğim her ezan vakti rükû ettiğim Rabbin makamına kabul etsin beni yeter ki yüce Mevla.
Rüştünü ispatlamışken içimde esen rüzgâr.
Dingin bir hayata öykündüğüm bazen hayta bir sevince sığdıramadığım kadar bentleri aştığım bedenimden taştığım ve işte masalların gerçeğe dönüştüğü aşkın ve ilham perimin nezdinde bilinmezin tevafuk ettiği göreceli iken mutluluk ve işte huzurun nakşettiği nüktedan bir yürek ve içten edilen her dua ve duayeni ömrün kolluk kuvvetim iken de sevgi aslında rücu eden her duygunun dibin görsem de hayatın ve işte o devasa asamda saklı anılarım anlarım tüm hatıralarım.
Eşref saatine denk düşmüşken kaderin ve bir imla hatasında kederin nakşettiği kaderin izinde hüznün nezdinde ve soğuk rüzgârların estiği insan nefsine uzaklığım kadar baş başa kaldığım kadar iç dünyamın her zerresine eşlik etmenin de nüktedan vecizesi iken yaşama sevincim:
Mutlak bir mutluluğu…
Mukaddes bir yolculuğu da bahşetmişken yüce Huda…
Her ‘’ol’’ dediğinde ve olmazın oluru hayalimi gerçek kılan inancımın seyrinde Allah aşkı ile yanan ateşin tek kıvılcımı dahi nice mucizeye delalet o hisle ve de hissikablelvuku iken bir ömrün bir saniyeye tekabül ettiği kadar hayatın zaaflarına kafa tuttuğum kadar da zalime ve nefrete.
Hüzün nasıl ki hoyrat bir esinti…
Ve işte yüzölçümünde ömrün korunaklı dünyalarımızı da korusun yeter ki yüce Mevla ve korusun ki bizler de huzurun dünyasında ve künyesinde nice yıkılmaz külliye inşa edelim elbet inancın ve umudun ve sevginin ışığında da sönmesin asla huzurun ve mutluluğun feri…
Bir noktaya sadece bir noktaya tekabül eden varlıklarımızı da kutsasın yeter ki yüce Mevla…
Hele ki: bir de ‘’ol’’ dedi mi…
Renklerin doğasında saklı zaman
Selamet ise dualarda…
Göğün münferit heceleri bulutlara
Uyarladığım hayallerin neticesi
Ne zamanki gerçek kılacak Huda
Ve işte aşkın bakiyesi
Reddi güç kabulü güç olsa bile mutluluk
Daim kılan gerçek kılan sadece Mevla
Düşlerle örülü bir resim bir anı bir mizansen
Ve işte anda saklı iken mutluluğun tarihçesi
Çetrefilli bir yolculuk müdavimi olduğum
Öncelikle göğün sözcüklerin
Harareti ile kendime bir yol çizdiğim
Elbet sevginin buklesinde saklı iken umut
Ve umudun külliyesinde mevcut
Ansızın sızan bir düş
Ar bildiğim neyse indinde mevsimin
Şarlayan olsa bile zalim
Umarsız bir hece ve işte en afilisinden
Hem de münferit iken
Aşk iken evrenin alfabesi
Hicaz ve hicran ve diyezi sözcüklerin
Bir kanıt
Bir tanık
Bir resim
Ölümü es geçtiğim
Önsezim ve ön sözüm
Henüz yok iken
Henüz var olmadığım
Hiçliğin müptelası bir kördüğüm
Kordan acıların naralar attığı
Ve de dokunulmazlığında yaşamın
Attığım her zar allı pullu
Ve de yek
Ve de sek
En çok düş/eş gelen yenilgilerin tak ettiği
Yoncaların solduğu
Açmazında hayatın
Ay çiçeği misali yüzüm nasıl ki dönük güneşe
Karanlığı dahi delebilen
Tüm renklerin saf tuttuğu
Ve işte s/afiyet yüklü ruhumu
Ütülerken kalemin de buharında soluduğum umudu
Yerle yeksan edemediği kadar çoğu insan
Sözcüklerin peşrevi
İmgeleri peşkeş çektiğim şiirlerin güncesi
Gönlün baharı
Ruhun kanadı
Delicesine esen rüzgâra sevdalı
Kâh fısıltı
Kâh figanı
Kaybolmakla eş değer henüz yazmadığım o romanı
Kıvrak bir gün
Kıyasıya sevebilen gönüllüsü olduğum hüzün
Ve maviden gözleri annemin
Sevdasına yenik düştüğüm
Bazen karanlık olsa bile gün
Bir düğün misali
Bir de örgün iken her hayali
Yaygın kılmanın da mintanı
Ve işte ruhumu sürgün ettiğim o kayıp minvali
Bulabildiğim kadar da kendimi
Göğsümü gere gere sevdiğim yaşadığım nasıl ki
Bir kehanet değil mademki
Matemin örtülü
Mabedimin akan çatısı
Mahreminse yangını
Ölüm öncesi
Tek sevdamı
Gerçek kılsın yeter ki yüce Tanrı
Aşkın şivesi
Sözcüklerin şifresi
Gün batımında doğacak ayın güncesi
Hayatı da yaşanır kılmaya dair…
Düşlerim yorgundu öncesinde ve alabildiğine müphem
Hele ki yok mu o çeyiz sandığı dünün
Saymanı aşk iken
Solunda saklı göğün tebessümü
Bir minval ki benimki
Yürekten yüreğe seken
Kurşun misali
Döktüğüm kurdeşeni ise hiç sorma sen
Ya da savur sözcüklerini
Rengimi yıkayıp beyaza döndüğüm
Aşkın rakımına konup da yel değirmeninde öğütüldüğüm
Kuyruk acısı var/mış meğer zalimin
Ve de bir dilber ki ruhun
Tesliminde şerh düşen meleklere öykünen
Bir gizem ki
Aşkın şevkinde
Ruhun göçünde
Yalnızlığın g/izinde
Bas bas bağıran bir çengi
Çalakalem yaşayan ebegümeci
Aşkın mağdur neferi
İklimlerden hazan mademki
G/örücüler geldi geleli
Bizim muhite
İnsan içine çıkamaz oldu esaretim
Bir cesaret bulup da esen yelin
İcazeti
Ölüm rüküş bir esvap
Hüzünse serkeş bir yolculuk
Muhatabım değilken bunca kelam bunca evrak
Bir düş memuruyum adeta
Çalıştığım Düşler Şehri Son Yokuş
Ve rötuş
Yapılası bir karakalemde
Kara kedi misali
Kimse giren aramıza
Şehrin de vebali
Şiirin boyuna
O göç mevsimi ki
Tasviri sıra dışı
Tahayyül edilesi
Bir girdap ki
İçine düşülesi
Ve işte
Zemherinin uçuşan peçesi
Peçetenin yırtığı
Peksimet tadında ömrün yaftaları
Yılgısı dünün
Yılkı atıyla cirit attığım döngünün
Ve de yankısı ömrün
Şehadet parmağım
Şahit tutulası bir nefer ki
Akasya ağacında saklı bir yaprak
Dökümü desem daha doğru belki de
Yapraklarımı saydığım yaprak yaprak
Teselli babında cirit atan bir yiğit
Mezarımsa sessiz bir o kadar sakil
Yer yatağı misali
Üzerine uzandığım şiirlerin de meali
Acının ardıç kuşu
Ş/aşkın ruhumun üslubu
Nasıl da derinden ve sessiz
Ve işte nal toplayan kalender bir esinti
Nükseden
Nakşeden
Nesrinde ömrün
Kayıp bir şairin mezarı
Varsın bilinmesin ayrı gayrı
Sancılı bir günün de yortusu
Yongası hüznün
El yordamı kalemin pul pul dökülen
Titri ve teni
Tevazu yüklü göğün mensubu
Bir şiirin de kölesi iken
Yağmalanmış yüreğimin akan diviti
Adeta kalemin gözyaşı
Serpilen bir çiçek gibi
Ey, sevgili söyle ne olur
Seni gizliden sevdiğim çok mu belli?
Hatırası o günün
Hayalimde semiren hüznün
Hasat mevsimi
Mademki
İnsan biçer ektiğini
Al, bu şiir sana benden bir hatıra
Varsın savrulayım aşkın nazında
Yüreğin niyazında
Silik bir imzadan da çok öte
Çoğalan ruhum hece hece
Ve işte o kekremsi münferit kelime
Aşk ki yadigâr bana senden
Aşk ki esen rüzgârdan
Sor beni
Sarmalında bilinmezin
Solundan başla saymaya
Mademki sağdıcıyım ben bu sevginin
Solun yakarışı
Sağın saymanı
Önüm arkam şiir ve sevgi
Gönlün esrik mağduriyeti
Yosun tutan bir ömre varsın ver veriştir
Yeşilinde gözlerimin eksilmeyen bekleyişimin
Tam da hedefinde saklı iken yüreğimin dikeni…
‘’Ben ucuz bir romandım. Hayır, kötü bir edebiyatın bile bir gerçekliği vardır: Can sıkıcı gerçeklikleri bile benden gerçekti.
Ben yoktum; hatta ben yokum, olmadım diyemeyecek bir yerdeydim; kelimeler bile yan yana gelerek beni tanımlamak istemezlerdi.
Ne olurdu benim de kelimelerim olsaydı; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı.
Binlerce yıldır söylenen milyonlarca sözden hiç olmazsa biri, beni içine alsaydı!’’(Alıntı)
Düşlerim metruk.
Metruk ve nazenin göğün temennisi bir iklimim ben içimde derlediğim duygulardan nemalanan şiirlerle ve yazılarla örülü hayatım.
Yüreğimi ihya ve de ihbar ediyorum ki canım daha çok yanmalı ve tahakküm altında geçen ömrüme rağmen hür irademle yazıyorum ben şiirlerimi ve yazılarımı.
Kapkaça uğramış bir hayatım ve çalınmış hayallerimin ardından uzun bir süre kendime gelemedim ve kendime geldiğimde artık her şey için çok geçti ve içimde ansızın hâsıl olan bir dürtü:
Pekişen hasretim ama kendime.
İnsan sevgim ve dönüşümlü birileri benden nefret edebilirken ve ansızın ruhuma düşen tohum:
Ben de nefret etmeliydim kendimden.
Ve ettim de.
O gün bu gündür kendimi ve gerçeklerimi ve gerekçelerimi arıyorum ve nihayetinde de buldum. Neyi mi?
Kendimle şakalaşmayı becerdiğim günlere duyduğum özlemle kendime olan düşkünlüğüm ve kendime olan uzaklığım ve işte hulasası duyguların bense kibirli bir el yazısından çok fazlasıyım en çok da alın yazımla istişare ediyorum gün ve gece ve uzlaşsam da uzlaşmasam da kendimle sihirli bir d/okunuşla kendimi düz beyaz sayfaya seriyorum ve ruhumun üstünden silindir gibi geçsin diye de kalem coşkuyla ve umutla yazıyorum.
Dur durak bilmeden yaşadım ben.
Üstüne üstük yanlış duraklarda indim.
Ve durakladım nereden baksanız onar yıllık periyotlarla hayli şeyi de savsakladım ve kâh kendime yenildim kâh hayata ve defalarca düştüm de yere ama bir şekilde yerimden defalarca kalkıp başım dik kaldığım yerden devam ettim hayata.
Bir geçişi olmaz mı o periyotların ve verdiğim uzun aralıklı esler.
Bir sus payı söylem bildim ben sessizliğimi.
Bana bildiren biri vardı.
Benim de bildiklerimi O’na söylediğim ve de içimden geçenler ve duygu familyasında balta girmemiş ruhumun her zerresinden çaldım ben kendimden çalınmış hayallerimin üstün bardak bardak şiir içtim ve yeni baştan hayaller kurdum.
Kurumlanmıyorum.
Kırklıyorum belki acılarımı.
Sırıtmıyorum.
Sızmıyorum.
Sırtımı sıvazlayanlar pek yok.
Yüreğimi çalanlar bir var bir yok.
Bense kimsenin yüreğinin peşine düşmedim varsa yoksa içimde saklı o mevsim ve yüzlerce sayfadan oluşan nesir.
Nasırlaşmış yüreklerin yakınından dahi geçmem üstelik onlar her ne kadar hatırşinas ve sevgi dolu olduklarını söyleseler de inanmam.
Gerçi hep de inandım insanlara ve her yüreği sağdıcım bildim solumsa doldu ve taştı.
Taşkın m/eziyetleri var insanların bir arpa boyu yol almadığıma inandığım.
Belki de kendini arpa ambarında sanan tavuk gibi gagaladığım ve işte içimdeki o resmigeçit.
Duygular familyasından uzandığım bir sürü iklim ve istifli duygu.
Bense bir ömür duygularımın röntgenini çektim öncesinde resmini çekmiş olsam da detaylara haiz değildim ve işte yazmaya başladığım ilk gün itibari ile köşeli kocaman bir parantez açtım her güne her gece.
İçim tıkış tıkış.
Dışımsa buruşuk.
Ortayı bulamadığım bir hayat.
Ortaladığım bir açı belki de sözcüklerimin acı çektiği ve işte ne zamanki onları bir bir hizaya sokayım her biri nasıl da mutlanıyor bense içimdeki çocukla halay çekiyorum sözcüklerden bazen harman dalı oynuyoruz artık aklınıza ne gelirse.
Çalgı.
Çengi.
Çirkin olan hiçbir şey yok ruhumda ve yüzümde ve dışımda da.
İsmim aydınlık alnım da bazen çamur bulanıyor bir yerlerden bazense taşlar atılıyor kafama bense ekmek uzatıp onlara benzemediğimi bizzat gösteriyorum ve yere attıkları ekmeği bir koşu alıp üç defa öpüp de başıma koyduğum doğrudur elbet Allah’tan af dilediğim onlar adına.
Çıkan af yasalarından nasiplenen pek çok katil ve hırsız var ve de vatan haini.
Ama Allah’ın Adalet Terazisi hep doğruyu tartıyor ve hüzünlü yüreğimi bilen yine O gerçi asla beddua etmiyorum canımı yakanların ardından ama ahımı duyuyor Yaratan ve mazlum yüreğime rahmet yağdırıyor bazense gökten nur yağarmışçasına gözlerimi dikiyorum gök kubbeye ve Rabbimin ne kadar yakınımda olduğunu hissediyorum.
Ateş olmayan yerden de duman çıkıyor ve içime bir kıvılcım düşüyor derken bir tane daha ve adak adıyorum her gece ve atağa geçiyor ruhum yeter ki batağa düşmeyeyim ve iftiraya uğramayayım diye dua ediyorum…
Hiç olmadığım kadar mutlu ve özgürüm artık.
Hiç olmadığım kadar da seviyorum kendimi.
Sırdaş iklimlerden birine derken bir diğerine sekiyorum ve çocuk kalbimle alkış tutuyorum yıldızlara.
Nemalandığım pek çok kehanet var mesela mutluluğun ve cennetin içimde saklı olduğu gerçeği…
Bakınız; kehanet dedim ama gerçek olduğunu da öğrendim artık sonunda ve mutluluğun bir rivayet olmadığına da artık kanaat getirdim.
Bazen sessiz.
Bazen cebbar.
Bazen inanılmaz dağınık.
Bazense derli toplu.
Neyin neye denk düştüğünü bir şekilde tahayyül ediyorum ve işte kaderimle ve kederimle el sıkıştığımın da ispatıdır yazdıklarım ve yazacaklarım çünkü ben bir kâhinim bazen benim bile kendimi şaşırttığım…
Sahi, gülümsemeyi benim gibi hak eden biri daha var mıdır ve de çalınmış hayallerimin ardından yenilerini hayal ettiğim…
Biraz sonra uyanacağım bu rüyanın bir rüya olduğunu da sakın söylemeyin bana.
S/alıntı bir düş’ e mahal veren yangın öncesi susuzluğumu gideren ve işte tensiye ediyorum şiirlerimi güncemin öncesi ölüm sonrası giderdiğim can sıkıntım nasıl ki de canımdan çok severken.
Alacasıyım ruhun sarmalında saklı gizemin öncüsü ve tetikleyicisi ve acının ambarında gagaladığım yalnızlık belli olmasa bile gizin öncüsü o hercai sefalet göğün tekbir getirdiği akşamın parıltılı örtüsü karadan ibaret değil mi ki renklerim ve işte ruhumun aydınlığında koyuverdiğim ebemkuşağı bazen nane tadında genzimi yakan hüznün dürtüsü…
Diviti tükenmezken kalemin…
İhbar ettiğim bir sarkıt bir dikit kalemin ruhuna saplanan öncemden ayrı düştüğüm andaki mevcudiyetim ile süründüğüm elbet aylak takımın hain eşrafın değil makberin hiç değil asla sönmeyen İlahi Ateşin her kıvılcımında huzura delalet yolculuğum bazen silik bir el yazısı bazen sönük bir ışık ve uçuşan saçlarımın perçemine konan şık bir şarkı misali sessizliğin tonlamasında ilkelerimin pervazında ve nazımda saklı niyazımdan ayrı düşmediğim ömrün öncüsü iken iman gücüm.
Sadık bir neferim aşka ve vatanıma âşık solgun bir çiçek olsam bile dalı dik göğsü bağrı açık elbet sevginin şiarı Rabbin yardımı ile süregelen hayat mücadelem.
Bir önsezim varsa eğer ki şiire hikâye babında.
Bir özveri ise başım gözüm üstüne sitem edenlerin nazarında neyse iştigal ettiğim ben sadece Hakkın yolunda inancımla göğsümü gere gere ön cephede verdiğim savaş tutuklusu olduğum değil sadece tutkunu olduğum yüce Rahman ve yaşama sevincime öncülük yapan dimağım ve özverim ve önsezim ön sözümse saklı iken şiirin ruhunda saklı bir peri misali süzüldüğüm kadar üzüldüğüm adına şiirler yazdığım ahvalin sevgisinde saklı olsam da olmasam da rengimin beyazına muadil bir defteri kebir misali önde sektiğim bir heceden diğerine.
Sazı sözü eksik olmazken kiminin.
Kindar nefsinde saklı kirin çamurun değil mi ki üstüme sıçradığı pervasız bir kulun nazarında nazenin varlığımda saklı tuttuğum kutsalım ve İlahi Aşkın her zerresine sadık ve talip ve tutuluyum.
Renkler mahcup.
Beyaz ve pembe en çok izini sürdüğüm.
Sözcükler yorgun.
Kilit noktamsa umudun sertifikası.
Kaynayan bir döngü ve kanayan bir minval kandığım olsa da eşrafım kaybolduğum aşikâr elbet Hakkın yolunda acının sunumunda hüzünlü kalbimle sığındığım sadece yüce Yaratan.
Münafık gülüşler çemberi.
Acının da isyan ettiği gel gör ki sabrın servet değerindeki bedeli.
İklimler değişti değişeli böyleyim:
Bir varım bir yok.
Sözcükler acımı deşti deşeli öğretiler başımın tacı fazla söze gerek yok.
Sınırsız bir dünya.
Sınır ötesi kimi rüya.
Acının meşrebinde açarken çiçek dolu doğa.
Yoktan var edene sığındığım varlık katsayımda saklı iken hiçliğim ve işte göğün kanamalı şimşeği ve gök gürültüsü nasıl ki isyanı bastıran bir mevkiidir sabır taşım.
Ölümüne sevmek.
Ölümüne inanmak.
İnsan olmanın kitabını yazmak adına insanlığıma şerh düşüp bir avuç yaşta nem tutan yüreğim nelere delalet.