Süleyman Soylu’nun, yabancılara yatırım karşılığı vatandaşlık verilmesiyle 15 milyar dolar gelir elde edildiğini ve bunun “doğru bir politika” olduğunu savunması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının anlamını ve değerini küçümseyen, kabul edilemez bir yaklaşımı gözler önüne seriyor. Vatandaşlık, bir ülkenin en kutsal haklarından biri, ulusal kimliğin temeli ve millet olma bilincinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak, bu politika ile Türk vatandaşlığı adeta bir ticari ürün haline getirilmiştir. Bu durum, hem ahlaki hem de stratejik açıdan ciddi sakıncalar barındırmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, tarih boyunca milletimizin bağımsızlık ve özgürlük uğruna verdiği mücadelelerle kazanılmış bir onurdur. Bu vatandaşlığın, belirli bir maddi yatırım karşılığında yabancılara satılması, ulusal kimliğin piyasa değerine indirgenmesi anlamına gelir. Süleyman Soylu’nun bu politikayı “doğru” olarak nitelemesi, sadece vatandaşlık kavramını değersizleştirmekle kalmaz, aynı zamanda vatandaşlık bağını zayıflatarak toplumsal güveni de derinden sarsar.
15 milyar dolar gibi bir rakam, ekonomik anlamda büyük görünebilir. Ancak vatandaşlık gibi ulusal bir değerin ekonomik gelirle ölçülmesi, devlet politikalarında stratejik bir körlüğü işaret eder. Şu soruların sorulması gerekir:
Bu sorulara tatmin edici cevaplar verilemediği sürece, elde edilen rakamın hiçbir anlamı yoktur. Ülkeye yalnızca sermaye girişini değil, uzun vadeli kalkınmayı sağlayacak stratejik yatırımları çekmek önemlidir. Ancak vatandaşlığı bu denli kolay sunmak, Türkiye’yi yabancıların ekonomik oyun alanına çevirmekten başka bir işe yaramaz.
Yatırım karşılığı vatandaşlık politikası, birçok ülkede sosyal adaletsizlik ve güvenlik sorunlarına yol açmıştır. Türkiye’de de bu politika ile:
Bu durum, yerli vatandaşların yaşam kalitesini düşürürken, Türkiye’nin toplumsal yapısını ve ulusal güvenliğini de tehdit etmektedir.
Süleyman Soylu’nun 15 milyar doları övmesi, vatandaşlık gibi değerlerin uluslararası bir ürün haline getirildiğinin itirafıdır. Ancak vatandaşlık, ekonomik bir araç değil; tarihsel bağların, kültürel birlikteliğin ve ulusal onurun sembolüdür. Bu tür uygulamalar, vatandaşlığın anlamını yitirmesine neden olur ve ulusal birliğin zedelenmesine yol açar.
Yatırım karşılığı vatandaşlık politikasını savunmak, ülkenin onurunu ve kimliğini ekonomik çıkarlara feda etmek anlamına gelir. Süleyman Soylu’nun 15 milyar dolarlık getiriyi övmesi, bu politikanın derin ahlaki ve stratejik sorunlarını göz ardı etmektedir. Türkiye, vatandaşlık gibi kutsal değerlerini kısa vadeli kazançlar uğruna ticarete açmamalı, ulusal onurunu koruyacak daha sürdürülebilir ve adil politikalar geliştirmelidir.
Bu ülkenin vatandaşlığı, piyasa koşullarına terk edilecek bir değer değil, atalarımızın bize miras bıraktığı kutsal bir emanettir. Bu emaneti paraya indirgemek, gelecek nesillere karşı işlenmiş büyük bir haksızlıktır.
SPOR
13 saat önceSPOR
2 gün önceSPOR
2 gün önceEKONOMİ
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceSPOR
2 gün önceSPOR
2 gün önce